30 Ekim 2016 Pazar

Yolun Sonundaki Okyanus - Neil Gaiman



Adı: Yolun Sonundaki Okyanus
Orijinal Adı: The Ocean at the End of the Lane
Yazar: Neil Gaiman
Sayfa Sayısı: 181
Yayınevi: İthaki
Çeviri: Zeynep Heyzen Ateş

Arka Kapak:

Bir kelebeğin kanatları kadar narin ve hüzünlü.
Karanlıktaki bir bıçak kadar tehditkâr ve korku verici.

Neil Gaiman, sarsıcı eseri Yolun Sonundaki Okyanus'ta, insanı insan yapan tüm duyguları ortaya çıkarmakla kalmayıp, okurlarını onları çevreleyen karanlıklardan korunmaları için geçmişin sığınağına davet ediyor.

Hikâye, kahramanımızın çocukluğuna dönmesi ve evinin yanındaki gölün aslında bir okyanus olduğunu iddia eden Lettie Hempstock'a dair anılarının canlanmasıyla başlıyor. Bu andan sonra; küçük bir çocuğun fazlasıyla ürkütücü, garip ve tehlikelerle dolu geçmişine doğru bir kapı açılıyor.

Artık, yolun sonunda neyle karşılaşacağını kahramanımız da bilmiyor… 


Alıntılar:

*                                
...Bir şey gelip bana yardım dilendi. Sevilmek istiyordu. Herkesi nasıl mutlu edebileceğimi öğretti. İnsanlar basit yaratıklarmış, tek istedikleri paraymış, daha fazlası değil. Para... Sadece para. İşlerinin karşılığı olarak verilen ödüller. Halbuki dilese, onlara bilgelik, barış veya huzur bahşedebilirdim..."

*                                 
...Kim olduğumu merak ederek bakıyordum kendime, o yaşlarda sık sık yaptığım bir şeydi, aynadaki yüzü inceliyor, kim olduğumu çözmeye çalışıyordum. Baktığım yüz bazen bir yabancının yüzüydü ama her zaman aradaki farkı bilirdim; çünkü yüzüme ne olursa olsun, ben kendimdim. "Ben" dediğim tam olarak kimdi veya niye bazen aynadakinin bir yabancının yüzü olduğunu sanıyordum, bilmiyorum.

*                                
...Yetişkinler, yolları takip eder. Çocuklar keşfe çıkar. Yetişkinler aynı yolu yüzlerce, binlerce kez yürümekten sıkılmaz; yoldan çıkmak, çalıların arasına dalmak , çitlerin arasındaki boşluklardan geçmek çoğu yetişkinin aklına bile gelmez...

*                                 
...Kimsenin içi dışı bir değildir. Senin de değil, benim de. İnsanlar bundan çok daha karışıktır. Herkes için geçerli bir kural bu.


Değerlendirmem: 4/5


Yolun Sonundaki Okyanus, Neil Gaiman'ın kaleminden okuduğum ilk kitaptı ve şunu söylemeliyim ki bu zamana kadar okuduğum birçok yazardan daha akıcı, daha anlaşılır bir üslubu var. Yazarımız bu kitaba başta hikaye olarak tasarlamış fakat daha sonra kendini olay örgüsüne kaptırıp romana çevirmiş. Çokta iyi yapmış.
Kitabı okumadan önce ne yazarın tarzını ne de kitabın konusunu biliyordum. Dolayısıyla kitabı okurken baya şaşırdığımı söylesem yalan olmaz. Nedense bu kitapta fantastik ögelerin çıkacağını hiç düşünmemiştim. Yinede oldukça güzel ve keyifli bir kitaptı. Fakat kitabın sonunda nedense bir eksiklik varmış hissine kapıldım. Umarım ilerde devam kitabı niteliğinde Hempstock'ların hayatını anlatan bir kitap çıkar.
Bir de kitabın okurken fark etmeyip, kitabı goodreads'a kaydederken farkına vardığım küçük bir ayrıntısı var. Yazar, kahramanımızın adından kitabın hiçbir yerinde bahsetmemiş. Kitabın akışına o kadar dalmışım ki kahramanın adının verilmediğini fark etmedim bile. Ve eminim kitabı okuyan birçok kitapsever için durum benimkiyle aynıdır :). 



23 Mayıs 2016 Pazartesi

Bilinmeyen Adanın Öyküsü - José Saramago


Adı: Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Yazar: José Saramago
Sayfa Sayısı: 64
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Çeviri: Emrah İmre


Konusu:(arka kapak)                                   
"Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver."
Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago'nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre'nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram'ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü.

"(...) ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, (...)"

"Saramago görünüşte sade bir öyküyü basit bir dille ve masum karakterlerle aktarıyor; okurlar, hayalperestler ve âşıklar psikolojik, romantik ve toplumsal altmetinleri fark edecektir." 
-Publishers Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)

Alıntılar:                                          
*                                                                   
..,Saçma, bilinmeyen ada kalmadı artık, Bilinmeyen ada kalmadığını nereden biliyorsun, kral efendi, Haritalarda bütün adalar var, Haritalarda sadece bilinen adalar var, Peki bulmak isteğin bu bilinmeyen ada neyin nesi, Bunun cevabını bilseydim zaten bilinmeyen ada olmaktan çıkardı, Bu adayı kimden duydun, diye sormuş kral biraz ciddileşerek, Kimseden, Öyleyse niçin var diye tutturuyorsun, Çok basit, bilinmeyen bir adanın var olmaması imkansız olduğu için,....

*                                                                 
.., işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hala, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.

*                                                                   
..Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek.

*                                                                   
...ama ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, Kralın alimi boş vakitlerinde yanı başıma oturur ve uşakların çoraplarını yamamamı seyreder, bazen de felsefe yapmaya başlar ve her erkeğin bir ada gibi olduğunu söylerdi, bense kadın olduğumdan hiç üstüme alınmaz, alimin bu laflarına hiç önem vermezdim, sen bu konuda ne düşünüyorsun, Adayı görmek için adadan dışarı çıkmak gerektiğini, kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum, Benliğimizden çıkmadıkça, demek istiyorsun heralde, Hayır, aynı şey değil.


Değerlendirmem: 5/5

Sadece 64 sayfa olmasına rağmen piyasadaki birçok kitaptan daha fazla şey anlatabilen bir kitap. Bu kadar kısa olmasına rağmen kitabı okurken sürekli duraklayıp renkli küçük post-itlerimi yapıştırmak zorunda kaldım. Kitap o kadar güzel yazılmış ki insanın her cümlenin altını çizesi geliyor. Aynı zamanda güzel olduğu kadarda akıcı bir kitap. Okuldayken dersin bitmesine 5 dakika kala başlayıp teneffüste elimden düşüremeyip diğer ders başlamadan bitirmiştim. 
Jose Saramago'yu bu kitap sayesinde tanıdım. Arkadaşımın elinde görüp merak edip okumaya başlamasaydım kim bilir bu yazarı okumak için daha ne kadar geç kalırdım. 
Okumayan herkes için hiç düşünmeden önerebilirim :).






1 Mayıs 2016 Pazar

Çakıcı'nın İlk Kurşunu - Sabahattin Ali


                   
 Adı: Çakıcı'nın İlk Kurşunu
Yazar: Sabahattin Ali
Sayfa Sayısı: 148
 Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (YKY) 

              Konusu:(arka kapak)
       "Ben hayatta herkese karşı lakaydımdır... Bu bende sevmek hissinin mefkudiyetinden değil çok fazla oluşundandır. Ben sevdiklerimi köpek gibi severim yavrum... Zelilane severim."

Şiir, hikaye ve romanlarında, tanımlamakta güçlük çektiğimiz kimi duyguları ustalıkla anlatan; insanı, gücü, zayıflığı ve zaaflarıyla bir bütün olarak kavrayıp ödün vermez bir gerçekçilikle yansıtan Sabahattin Ali, "sandığındaki" belgeler arasından derlenen hikaye, şiir ve yazılarıyla ilk kez okur önünde!


               Alıntılar:

            * O Arkadaşım
           Sana yalvarıyorum yavrum... Ve açıkça, terbiyesizce söylüyorum... Ben senden vücutlarımızın değil kafalarımızın birleşmesini istiyorum... Ötekini arzu etmek münasebetsizdir. Çünkü ne sen bana sadık kalırsın, ne ben sana... Hayat...ki yegane zevki değişikliktedir, bir kişiye bağlanmak ancak aptalların işidir ve ben, beni aldatmayacak kadar alelade bir kadına tahammül edemem. Aldatmasına da cemiyetin henüz kıramadığımız kayıtları ile hayvani insiyaklarımız müsaade etmez... şu halde aşk, zamanımızda biraz kafasını işletmiş olanların yapamayacakları şeydir...

           * Kadınlar Üzerine Bir Konferans
           ...Hiç kimse hiç kimseyi yükseltemez, herkes kendi kendisini yükseltmek mecburiyetindedir...
...Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek kızı almaz (almak,vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkar (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır, bilmelidirler ki iki cins birbiriyle aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir. bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimaği ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir...

            * Milliyetçi Gençlik
...
Yalnız merak ettiğimiz bir cihet var: Evet, birçok şeyler kahrolsun, mahvolsun, yere batsın.. Fakat ne yaşasın? Birçok şeylerin aleyhindesiniz. Gazete yırtıyor, kitap yakıyor, profesör ve rektör dövüyorsunuz. Fakat sevdiğiniz nedir? Neyin uğrunda, neyin lehinde bağırıyor, heyecanlanıyorsunuz? Bunu daha hiçbirinizin ağzından duyamadık. Evet, ikide bir ''Yaşasın Türk milleti'' diye bağırdığınız oluyor, ama bu Türk milletinin yaşaması için bir şey yaptığınızı, birazcık gayret sarfettiğinizi göremedik. Milletlerinin sahiden yaşamasını isteyen memleketlerde olduğu gibi, sizin rahatınızdan, maddi nimetlerinizden, keyfinizden, eğlencenizden fedakarlık ederek korkunç bir sefalet ve gerilik içinde kıvranan milletinizi yaşatmaya çabaladığınız duyulmadı.