20 Temmuz 2017 Perşembe

Varolmanın Dayanılmaz Ağırlığı - Nikola Tesla





Adı: Varolmanın Dayanılmaz Ağırlığı - Aforizmalar-
Yazar: Nikola Tesla
Sayfa Sayısı: 78
Yayınevi: Aylak Adam



                     Arka Kapak:
Varolmanın Dayanılmaz Ağırlığı, Nikola Tesla'nın eserlerinden özenle derlenmiş bir şeçkidir.
----
"Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi."
----
"Bütün canlılar evrenin çarkında iç içe geçmiş dişlilerdir."




                      Alıntılar:
*
Her şeyden çok kitapları sevdim.

*

Bir fikrin  başarısı, özünde var olan değerden ziyade çağdaşlarının tutumuna bağlıdır. Zamanlıysa hemen uygulamaya geçilir, zamansızsa, güneşin sıcağına aldanıp topraktan baş veren bir filiz gibi, bastıran donla büyüyemeden ölür.

*

Tarihin başlangıcından bu yana gerçekleşen bu en büyük savaştan [2.Dünya Savaşı] yeni bir dünya doğmalıdır -insanlığın fedakarlılarını haklı çıkaracak bir dünya. Bu yeni dünyada zayıf güçlünün, iyiyse kötünün süistimaline uğramamalı; fakir zenginin şiddetiyle aşağılanmamalı. Zihnin yaratımları, bilim ve sanat, topluma insanlığın daha iyi ve barış içinde yaşaması için hizmet etmeli, bireylerin bencilce servet edinmeleri için değil. Bu yeni dünya mazlumun ve hor görülenlerin değil, onur ve saygınlıkta birbirine eşit özgür insanlarla ulusların dünyası olmalı.

*

Yıkmak için inşa ediyoruz. Çalışmalarımızla kaynaklarımızın çoğu insafsızca heba ediliyor. İlerleyişimizi tahribatlarla damgalıyoruz. Gözümüzün gördüğü her yerde zaman, emek ve yaşam kaybı var. Sevimsiz bir manzara; ama gerçek bu.

*

Fikrimi çalmaları mühim değil... Asıl mühim olan kendi fikirlerinin olmaması.




15 Şubat 2017 Çarşamba

Kendine Ait Bir Oda - Virginia Woolf





Adı: Kendine Ait Bir Oda
Orijinal Adı: A Room of One's Own
Yazar: Virginia Woolf
Sayfa Sayısı: 123
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi
Çeviri: İlknur Özdemir

Arka Kapak:

"Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı. Böyle bir güç olmasaydı dünya hâlâ bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu. Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı... Çar ve Kayzer ne taç giyerler, ne de tahttan inerlerdi. Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar, bütün şiddet ya da kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir. İşte bu yüzden Napoléon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi."

Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf'un 1928 yılında kapılarını kadınlara yeni yeni açmakta olan Cambridge Üniversitesi'ndeki kız öğrencilere hitaben yaptığı bir konuşması üzerine şekillenmiştir. İngiltere'de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmelerinden bir yıl sonra yayımlanan kitap o tarihten günümüze feminizm tartışmalarının locus classicus'u olageldi. Jane Austen ve Charlotte Brontë'den, kadınların niçin bir Savaş ve Barış yazamadıklarına; Shakespeare'in hayali kız kardeşinden bugün de tartışılmaya devam eden kadının yoksulluğu ve namusu başlıklarına, hatta yaratıcılığın doğasına kadar uzanan geniş bir yelpazede kalemini özgürce oynatan Woolf, kadınlara edebiyat alanında bir çıkış yolu gösteriyor.

"Bir kadın eğer kurmaca yazacaksa, parası ve kendine ait bir odası olmalıdır," diyen Virginia Woolf'un sesi, aradan geçen sekseni aşkın yıla rağmen gücünü ve etkinliğini koruyor.



                                          Alıntılar:

*
...Neden erkekler şarap içerken kadınlar su içiyorlardı? cinslerden biri bu kadar varlıklıyken öbürü neden yoksuldu? Yoksulluğun kurmaca üzerinde nasıl bir etkisi vardı? Sanat eserleri yaratmanın koşulları nelerdi?...

*
...Eğer profesör, kadınların üstün konumda olmadıklarını biraz fazla vurguladıysa, büyük olasılıkla kadınların üstün olmadıklarını değil, kendi üstünlüğünü düşünüyordu. Bir hayli hiddetlenerek ve epeyce vurgulayarak koruduğu da buydu, çünkü sahip olduğu şey onun gözünde nadide bir mücevherdi. Hayat her iki cins için de -kaldırımda ite kaka yürüyen kadınlarla erkeklere baktım- çetindi, zordu, sürekli bir mücadeleydi. Büyük cesaret ve güç gerektiriyordu. Belki de hepsinden önce, yanılsamaya eğilimli yaratıklar olduğumuz düşünülürse, insanın kendine güveni olmasını gerektiriyordu. Kendimize güvenimiz olmazsa beşikteki bebekler gibi oluruz. Ölçülemeyen, ama pek değerli olan bu niteliği el çabukluğuyla nasıl olışturabiliriz? Başkalarının bizden daha aşağıda olduğunu düşünerek...

*
...Bir sınıfı ya da bir cinsi tümüyle suçlamak saçmaydı. İnsan kitleleri hiçbir zaman yaptıklarından sorumlu değildiler. Kontrolleri dışındaki içgüdüleri yönlendirir onları...

*
...'Chloe Olivia'dan hoşlanıyordu...' İrkilmeyin. Yüzünüz kızarmasın. Aramızda kalsın,böyle şeyler olur bazen, kabul edelim. Bazen kadınlar kadınlardan hoşlanır.  

*
...Bütün bu cinsiyeti cinsiyete , niteliği niteliğe vurmak; üstünlük taslamak ve aşağılıkla itham etmek, insanın orta öğrenim yıllarında, taraf tuttuğu, bir tarafın ötekini alt etmesinin gerekli olduğu, bir platforma çıkıp okul müdürünün elinden süslü -püslü bir kupa almanın büyük önem taşıdığı çağa ait şeylerdir. İnsanlar olgunlaştıkça taraf tutmaktan vazgeçerler, okul müdürlerine ya da süslü kupalara inanmaktan da. Her ne olursa olsun, kitaplar söz konusu olduğunda, üzerlerine çıkmayacak şekilde meziyet etiketleri yapıştırmak inanılmaz zordur. 'Bu müthiş kitap', 'bu değersiz kitap', aynı kitap her iki şekilde de anılır. Aynı anda övmenin ve kötülemenin hiçbir anlamı yoktur. Hayır, ölçme işi bir meşgale olarak keyif verse de, bütün işler içinde en yararsız olanıdır, ölçenlerin kararlarına boyun eğmek de çok aşağılık bir tavırdır. Önemi olan yazmak istediğinizi yazmanızdır; çağlar boyunca mı birkaç saatliğine mi önemi olacağını kimse bilemez...

*
...Eğitim görmemiş çoğu İngiliz kadın gibi bende okumaktan hoşlanırım - koca koca kitaplar okurum. Son zamanlarda bu okuma biçimim biraz monotonlaştı; tarih, daha çok savaşları anlatıyor; biyografiler daha çok büyük adamlar hakkında; şiirin de kısırlaşmaya eğilimi olduğunu düşünüyorum, kurmacaya gelince - çağdaş kurmaca yazını eleştirmekte pek becerikli olmadığımı yeterince gösterdim size, artık bu konuda bir şey söylemeyeceğim . Sizden her türlü kitabı yazmanızı istiyorum, ne kadar önemsiz ya da ne kadar geniş görünürse görünsün hiçbir konudan ürkmeyin. Ne yapıp edip seyahatlere çıkacak, tembellik edecek, gelecek hakkında ya da dünyanın geçmiş zamanları hakkında düşünecek, kitaplarla ilgili hayallere dalıp sokak köşelerinde oyalanacak, düşüncelerinizin suların derinliklerine dalmasına imkan verecek parayı elde edebileceğinizi umuyorum. Size kesinlikle kurmacayla sınırlı kalın demiyorum. Beni hoşnut etmek isterseniz - ve benim gibi binlerce kişi var - gezi ve serüven kitapları, araştırma ve ilim kitapları, tarih ve biyografi, eleştiri ve felsefe ve bilim kitapları yazarsınız. Böyle yaparsanız kurmaca sanatı bundan yararlı çıkacaktır. Çünkü kitaplar birbirini etkilerler. Şiirle ve felsefeyle iç içe olan kurmaca yapıtlar kazançlı çıkarlar. Ayrıca, geçmişteki ünlü kişilerden hangisini olursa olsun ele aldığınızda, örneğin Sappho'yu, Lady Murasaki'yi, Emily Bronte'yi onun hem bir mirası devralan hem de bir şey başlatan bir kişi olduğunu görürsünüz, kadınlar doğal yazma alışkanlığını edindikleri için bu kişiler ortaya çıkmışlardır; dolayısıyla yaptığınız iş şiire başlangıç bile sayılsa, böyle bir faaliyete girişmenizin değeri büyüktür.

*
...Zihnimin içini dikkatle araştırdığımda arkadaş olmak, eşit olmak, insanları daha yüce amaçlara yöneltmek gibi soylu duygulara rastlamıyorum. Kısaca ve basit sözcüklerle, insanın kendisi olması herşeyden daha önemlidir derken buluyorum kendimi. Başkalarını etkilemeyi hayal etmeyin derdim, sizleri coşturacak biçimde söylemesini bilseydim. Her şeyi kendi içinde düşünün.


                                Değerlendirmem: 4/5


Kendine Ait Bir Oda, Virginia Woolf'dan okuduğum ikinci kitabımdı. Yazarla ilk tanışmam Mrs. Dalloway ile oldu. Yazım tarzı bugüne kadar okuduklarımdan daha farklı olduğu için hoşuma gitmişti ve hemen diğer kitaplarını okunacaklar listeme eklemiştim. Ama listemdeki kabarıklık yüzünden anca 2 yıl sonra başka bir kitabını okuyabildim. Ve şunu söylemeliyim, neden daha önce okumadım ki diye yakınıyorum. Kitabın başında bahsedildiği üzere yazara kadın ve kurmaca üzerine yazması söyleniyor. Kitap buradan başlayıp kadın ve yoksulluk, kadın ve edebiyat gibi şeyler üzerinden giderek kadınların geçmişte ve onun zamanında ki durumları üzerine, sadece 123 sayfa olsa bile sanki daha uzun sürmüş gibi gelen, hafif bir tartışma üslubu ile yazılmış. Kitabın ilk bölümleri -okuması biraz daha kolay olan bölümler- yazarın kadın ve kurmaca hakkında yazmanın ne demek olduğunu bulmaya çalışması ve daha sonraysa kadın ve yoksulluk üzerine kafa yorması ile geçiyor. Tabi bu arada kadın ve erkekler arasındaki farklılıkları sorguluyor. Sonraki bölümleri okumak benim için biraz daha zordu çünkü hem Viginia'nın eşsiz anlatım tarzı - bir konudan bahsederken bir anda tamamen başka bir şey hakkında konuşmaya başlayabiliyor- hem de yazılanların genellikle roman eleştirisi tarzı olması yüzünden kitabın orta bölümleri daha ağır olan yerlerdi. Ama şunu söylemeden geçemem, Shakespeare'in kardeşi üzerinden o dönemdeki kadın ve erkek farklılığını anlatması oldukça güzel bir örnekti. 
Son bölümümüzde ise Virginia yazdıklarını topluyor ve sonunda bir sonuç çıkarmaya çalışıyor. Yazdığım son 3 alıntı çıkılan sonucun ne olduğunu gayet belirgin bir şekilde gösteriyor bence. 
4/5 vermemin tek sebebi orta bölümlerinde benim için yazış tarzının fazla dağılmış olması. Bu kitabı mutlaka her erkek ve kadın okumalı, kısa olmasına rağmen güzel içerikle dolu..