23 Mayıs 2016 Pazartesi

Bilinmeyen Adanın Öyküsü - José Saramago


Adı: Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Yazar: José Saramago
Sayfa Sayısı: 64
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Çeviri: Emrah İmre


Konusu:(arka kapak)                                   
"Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver."
Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago'nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre'nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram'ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü.

"(...) ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, (...)"

"Saramago görünüşte sade bir öyküyü basit bir dille ve masum karakterlerle aktarıyor; okurlar, hayalperestler ve âşıklar psikolojik, romantik ve toplumsal altmetinleri fark edecektir." 
-Publishers Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)

Alıntılar:                                          
*                                                                   
..,Saçma, bilinmeyen ada kalmadı artık, Bilinmeyen ada kalmadığını nereden biliyorsun, kral efendi, Haritalarda bütün adalar var, Haritalarda sadece bilinen adalar var, Peki bulmak isteğin bu bilinmeyen ada neyin nesi, Bunun cevabını bilseydim zaten bilinmeyen ada olmaktan çıkardı, Bu adayı kimden duydun, diye sormuş kral biraz ciddileşerek, Kimseden, Öyleyse niçin var diye tutturuyorsun, Çok basit, bilinmeyen bir adanın var olmaması imkansız olduğu için,....

*                                                                 
.., işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hala, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.

*                                                                   
..Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek.

*                                                                   
...ama ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, Bilmiyor musun ki, Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, Kralın alimi boş vakitlerinde yanı başıma oturur ve uşakların çoraplarını yamamamı seyreder, bazen de felsefe yapmaya başlar ve her erkeğin bir ada gibi olduğunu söylerdi, bense kadın olduğumdan hiç üstüme alınmaz, alimin bu laflarına hiç önem vermezdim, sen bu konuda ne düşünüyorsun, Adayı görmek için adadan dışarı çıkmak gerektiğini, kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum, Benliğimizden çıkmadıkça, demek istiyorsun heralde, Hayır, aynı şey değil.


Değerlendirmem: 5/5

Sadece 64 sayfa olmasına rağmen piyasadaki birçok kitaptan daha fazla şey anlatabilen bir kitap. Bu kadar kısa olmasına rağmen kitabı okurken sürekli duraklayıp renkli küçük post-itlerimi yapıştırmak zorunda kaldım. Kitap o kadar güzel yazılmış ki insanın her cümlenin altını çizesi geliyor. Aynı zamanda güzel olduğu kadarda akıcı bir kitap. Okuldayken dersin bitmesine 5 dakika kala başlayıp teneffüste elimden düşüremeyip diğer ders başlamadan bitirmiştim. 
Jose Saramago'yu bu kitap sayesinde tanıdım. Arkadaşımın elinde görüp merak edip okumaya başlamasaydım kim bilir bu yazarı okumak için daha ne kadar geç kalırdım. 
Okumayan herkes için hiç düşünmeden önerebilirim :).






1 Mayıs 2016 Pazar

Çakıcı'nın İlk Kurşunu - Sabahattin Ali


                   
 Adı: Çakıcı'nın İlk Kurşunu
Yazar: Sabahattin Ali
Sayfa Sayısı: 148
 Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (YKY) 

              Konusu:(arka kapak)
       "Ben hayatta herkese karşı lakaydımdır... Bu bende sevmek hissinin mefkudiyetinden değil çok fazla oluşundandır. Ben sevdiklerimi köpek gibi severim yavrum... Zelilane severim."

Şiir, hikaye ve romanlarında, tanımlamakta güçlük çektiğimiz kimi duyguları ustalıkla anlatan; insanı, gücü, zayıflığı ve zaaflarıyla bir bütün olarak kavrayıp ödün vermez bir gerçekçilikle yansıtan Sabahattin Ali, "sandığındaki" belgeler arasından derlenen hikaye, şiir ve yazılarıyla ilk kez okur önünde!


               Alıntılar:

            * O Arkadaşım
           Sana yalvarıyorum yavrum... Ve açıkça, terbiyesizce söylüyorum... Ben senden vücutlarımızın değil kafalarımızın birleşmesini istiyorum... Ötekini arzu etmek münasebetsizdir. Çünkü ne sen bana sadık kalırsın, ne ben sana... Hayat...ki yegane zevki değişikliktedir, bir kişiye bağlanmak ancak aptalların işidir ve ben, beni aldatmayacak kadar alelade bir kadına tahammül edemem. Aldatmasına da cemiyetin henüz kıramadığımız kayıtları ile hayvani insiyaklarımız müsaade etmez... şu halde aşk, zamanımızda biraz kafasını işletmiş olanların yapamayacakları şeydir...

           * Kadınlar Üzerine Bir Konferans
           ...Hiç kimse hiç kimseyi yükseltemez, herkes kendi kendisini yükseltmek mecburiyetindedir...
...Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek kızı almaz (almak,vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkar (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır, bilmelidirler ki iki cins birbiriyle aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir. bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimaği ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir...

            * Milliyetçi Gençlik
...
Yalnız merak ettiğimiz bir cihet var: Evet, birçok şeyler kahrolsun, mahvolsun, yere batsın.. Fakat ne yaşasın? Birçok şeylerin aleyhindesiniz. Gazete yırtıyor, kitap yakıyor, profesör ve rektör dövüyorsunuz. Fakat sevdiğiniz nedir? Neyin uğrunda, neyin lehinde bağırıyor, heyecanlanıyorsunuz? Bunu daha hiçbirinizin ağzından duyamadık. Evet, ikide bir ''Yaşasın Türk milleti'' diye bağırdığınız oluyor, ama bu Türk milletinin yaşaması için bir şey yaptığınızı, birazcık gayret sarfettiğinizi göremedik. Milletlerinin sahiden yaşamasını isteyen memleketlerde olduğu gibi, sizin rahatınızdan, maddi nimetlerinizden, keyfinizden, eğlencenizden fedakarlık ederek korkunç bir sefalet ve gerilik içinde kıvranan milletinizi yaşatmaya çabaladığınız duyulmadı.